Bademli den Karaburun a
Burhaniye den Bademli ye yaptığım yaklaşık 50 dm seyir bugüne kadar bir günde yaptığım en uzun seyir olmuştu. Karaburun a kadar İzmir dahil aradaki yerleri ilk Devekuşu ile gezdiğimden gene burundan buruna bir rota izleyerek Karaburun a varmayı hedefledim. Karaburun da 2012 yılında tanışma şerefine nail olduğum Cem Liman la haberleştik. Karaburun Balıkçı Barınağında yer bulmanın çok zor olduğunu, buna rağmen bir şeyler yapmaya çalışacağını bildirdi.Her ne kadar kıyı kıyı seyir yapıyor olsanız da barınaklarda tanıdık,eş,dost olması çok işe yarıyor. En azından nereye girip girmemeniz konusunda yardımcı olabiliyorlar.
Bu sene tüm seyirlerime sabah erkenden, hatta güneş tam doğmadan başlayarak batı rüzgarı ve Ege nin karşı kıyılarından kopararak getirdiği dalgalara maruz kalmadan varmayı planladığım hedefe ulaşmak birinci kuralım oldu.
Sınırlı internetimle her gün en az iki siteden hava durumunu kontrol etsem de Rüzgar Baba (Haldun ağabey) ile her akşam mutlaka bir hava durumu mütaalası yapmayı da kural haline getirdim. O nun tecrübesi ve yorumları kendimi hava durumu konusunda daha rahat hissetmemi sağlıyordu. 18 Haziran sabahı yola çıkmak için uygun görünüyordu.
Sabah gün tam ışımadan şamandıralara dikkat ederek Bademli den Kaşık adasının dışına çıktım. Bu sene biraz daha modern cihazlar kullanmaya başladım. Her ne kadar kağıt harita ve pusula alışkanlığımdan vazgeçemediysem de cep telefonuma yüklediğim navionix bu yılın bana göre teknoloji harikası oldu.
Adanın dışına çıkar çıkmaz ana yelkenimi açtım. Sabah rüzgarıyla yavaş yavaş Karaburun a doğru ilerliyordum. Motorum viteste ve rölanti de çalışarak yelkene takviye yapıyordu. Karaburun a vardığımda saat bir olmuştu bile. Bu hesaba göre yaklaşık 25 dm mesafeyi sekiz saatte gelmiştim.
Cem Liman oğlu ve arkadaşlarıyla, Devekuşu2 yi ve beni karşılamak için gelmişlerdi. Sıkışarak iki balıkçı sandalının arasına geçici olarak girdim. Karaya çıkarak çaylarımızı içtikten sonra hep beraber yemeğe oturduk. Karaburun da kalmak yer yokluğundan adeta imkansız dı. Ayrıca 24 Hazirandaki seçimlerde oy vermek için Fethiye ye gitmem lazımdı. Bu da bir hafta konaklamamı gerektiriyordu.
Cem Liman (kalamar avcısı veya diğer adıyla karanfilli Cem ) tanıdıklarını arayarak Karaburun un biraz Güneyinde Saipaltı Balıkçı Barınağında Devekuşu2 nin bir hafta kalabilmesi için yer buldu. Ben ve Cem ağabeyin oğlu Alihan Karaburundan Saipaltı Barınağına Devekuşu ile beraber geldik.
Bağlanmamız için uygun olan yeri Alihan biliyordu. Barınağa girince hemen mendireğin yanındaki rıhtıma Devekuşu nu bağladık.Bu arada Cem Liman da karadan geldi ve akşamüzeri görüşmek üzere ayrıldık.
Bana uzun gelen seyrin ardından kıyıdaki tek kafeterya olan Mehmet Bey(umarım ismini yanlış hatırlamıyorum dur) in işlettiği mekana gitmek üzere Devekuşu ndan ayrıldım. Rıhtımda bağlı olan teknelerin yanından ilerlerken sandalda oturmuş sohbet edenlere selam verdim. ''Hoş geldin'' diyerek yanıtladılar. Hemen her barınakta olduğu gibi içlerinden birisi ''orada çok kalacakmısın? Oraya gelecek tekne var. Şimdi denizde akşam üstü gelir'' dedi. Herhalde her barınakta bu benim kaderim diye düşündüm. '' Bir çay içip geleceğim. Hem ben teknede kalıyorum. Geldiğinde bir çaresini buluruz'' diye yanıtladım.
Saipaltı Balıkçı Barınağında, özellikle benim bağlandığım yerde, dışarıdaki tüm dalga karşı kıyıya çarparak içeri giriyor ve sallanmadan durmayı imkansızlaştırıyordu. Sallantıyla geçecek bir geceydi. Akşam yemeğinden sonra protez dişlerimi temizledim ve küpeşte kenarından temiz su ile durularken birden elimden kaydı ve cup suya düştü. Derinlik yaklaşık üç metre ama hem karanlık hem de benim iki engelim, bacağım ve bypas lı olmam suya dalmamı engelledi. Yarın gündüz gözüyle birine rica ederim alır diye düşündüm. Sabah olduğunda suya baktım benim takma dişler görünmüyordu. Gece bitmeyen solugan herhalde kuma karıştırmıştı. Velhasıl dişlerimi Saipaltında bıraktım. Sakın kimse altın falan vardır diye bu saatten sonra onun için dalmaya uğraşmasın,devletin beleş yaptığı protezdi.
22 Haziran günü önce minibüs ile İzmir e oradan da otobüsle oy verme yerim olan Fethiye ye gittim. 24 Haziran sabahtan oyumu kullandıktan sonra tekrar geriye Saipaltına döndüm. önümde bir günlük rahat hava görünüyordu. 25 Haziran sabahı erkenden Karaburun Yeni liman a gitmek üzere yola çıktım.
Bu sene tüm seyirlerime sabah erkenden, hatta güneş tam doğmadan başlayarak batı rüzgarı ve Ege nin karşı kıyılarından kopararak getirdiği dalgalara maruz kalmadan varmayı planladığım hedefe ulaşmak birinci kuralım oldu.
Sınırlı internetimle her gün en az iki siteden hava durumunu kontrol etsem de Rüzgar Baba (Haldun ağabey) ile her akşam mutlaka bir hava durumu mütaalası yapmayı da kural haline getirdim. O nun tecrübesi ve yorumları kendimi hava durumu konusunda daha rahat hissetmemi sağlıyordu. 18 Haziran sabahı yola çıkmak için uygun görünüyordu.
Sabah gün tam ışımadan şamandıralara dikkat ederek Bademli den Kaşık adasının dışına çıktım. Bu sene biraz daha modern cihazlar kullanmaya başladım. Her ne kadar kağıt harita ve pusula alışkanlığımdan vazgeçemediysem de cep telefonuma yüklediğim navionix bu yılın bana göre teknoloji harikası oldu.
Adanın dışına çıkar çıkmaz ana yelkenimi açtım. Sabah rüzgarıyla yavaş yavaş Karaburun a doğru ilerliyordum. Motorum viteste ve rölanti de çalışarak yelkene takviye yapıyordu. Karaburun a vardığımda saat bir olmuştu bile. Bu hesaba göre yaklaşık 25 dm mesafeyi sekiz saatte gelmiştim.
Cem Liman oğlu ve arkadaşlarıyla, Devekuşu2 yi ve beni karşılamak için gelmişlerdi. Sıkışarak iki balıkçı sandalının arasına geçici olarak girdim. Karaya çıkarak çaylarımızı içtikten sonra hep beraber yemeğe oturduk. Karaburun da kalmak yer yokluğundan adeta imkansız dı. Ayrıca 24 Hazirandaki seçimlerde oy vermek için Fethiye ye gitmem lazımdı. Bu da bir hafta konaklamamı gerektiriyordu.
Cem Liman (kalamar avcısı veya diğer adıyla karanfilli Cem ) tanıdıklarını arayarak Karaburun un biraz Güneyinde Saipaltı Balıkçı Barınağında Devekuşu2 nin bir hafta kalabilmesi için yer buldu. Ben ve Cem ağabeyin oğlu Alihan Karaburundan Saipaltı Barınağına Devekuşu ile beraber geldik.
Bağlanmamız için uygun olan yeri Alihan biliyordu. Barınağa girince hemen mendireğin yanındaki rıhtıma Devekuşu nu bağladık.Bu arada Cem Liman da karadan geldi ve akşamüzeri görüşmek üzere ayrıldık.
Bana uzun gelen seyrin ardından kıyıdaki tek kafeterya olan Mehmet Bey(umarım ismini yanlış hatırlamıyorum dur) in işlettiği mekana gitmek üzere Devekuşu ndan ayrıldım. Rıhtımda bağlı olan teknelerin yanından ilerlerken sandalda oturmuş sohbet edenlere selam verdim. ''Hoş geldin'' diyerek yanıtladılar. Hemen her barınakta olduğu gibi içlerinden birisi ''orada çok kalacakmısın? Oraya gelecek tekne var. Şimdi denizde akşam üstü gelir'' dedi. Herhalde her barınakta bu benim kaderim diye düşündüm. '' Bir çay içip geleceğim. Hem ben teknede kalıyorum. Geldiğinde bir çaresini buluruz'' diye yanıtladım.
Saipaltı Balıkçı Barınağında, özellikle benim bağlandığım yerde, dışarıdaki tüm dalga karşı kıyıya çarparak içeri giriyor ve sallanmadan durmayı imkansızlaştırıyordu. Sallantıyla geçecek bir geceydi. Akşam yemeğinden sonra protez dişlerimi temizledim ve küpeşte kenarından temiz su ile durularken birden elimden kaydı ve cup suya düştü. Derinlik yaklaşık üç metre ama hem karanlık hem de benim iki engelim, bacağım ve bypas lı olmam suya dalmamı engelledi. Yarın gündüz gözüyle birine rica ederim alır diye düşündüm. Sabah olduğunda suya baktım benim takma dişler görünmüyordu. Gece bitmeyen solugan herhalde kuma karıştırmıştı. Velhasıl dişlerimi Saipaltında bıraktım. Sakın kimse altın falan vardır diye bu saatten sonra onun için dalmaya uğraşmasın,devletin beleş yaptığı protezdi.
22 Haziran günü önce minibüs ile İzmir e oradan da otobüsle oy verme yerim olan Fethiye ye gittim. 24 Haziran sabahtan oyumu kullandıktan sonra tekrar geriye Saipaltına döndüm. önümde bir günlük rahat hava görünüyordu. 25 Haziran sabahı erkenden Karaburun Yeni liman a gitmek üzere yola çıktım.
0 yorum: