Gülpınar
3 Haziran Pazar sabahı Bozcaada dan ayrıldım. Barbaros tan bu
yana onuncu durağımdı. Motorla Bozcaada’nın koylarını gezdim. Marmara
denizinden sonra bu koylar… Adanın
güneyindeki feneri döndükten sonra karşımda gördüğüm Midilli miydi, yoksa Baba
burnu mu? Siluet halinde gördüğüm burnu kerteriz alarak yelkenle ilerlemeye
başladım.
İleride kıyıda bir cami minaresi gördüm. Tahminen Gülpınar burasıdır diye
kanaat getirdim ve cami nin minaresine doğru gitmeye başladım. Yaklaştığımda
barınağı görmeyi beklerken kumsal dışında bir şey göremiyorum.
Demek ki daha ilerde ben erken kıyıya
yanaştım diye düşünürken, Cem üstat aradı. Geçtim mi? Daha ilerde mi? Diye ona
bahsettiğimde kahkahayı koyuverdi. Geçtiysem Babakale ye gideceğim.
Yelkenlerimi kapatıp kıyıya motorla
yanaştım. Barınak falan yok. Sapsarı uzanan kumsal var sadece. Motorla güneye
doğru ilerliyorum. Bir anda motor stop etti. İşte yandım. Artık gaz da
yemiyordu demek ki motor. İpi bir daha çektiğimde, çalışır gibi yapıp tekrar
stop etti. Motorun arkasında bir garip karartı dikkatimi çekti. Motoru
kaldırdım, kocaman bir siyah çöp poşeti. Kuzey Ege de poşete takılmıştım.
Pervaneyi temizledim. Motoru indirip ipi çektim. Çalıştı. Oh.
Bence Baba
burnuna doğru gidiyorum. İleride balıkçı teknesine benzettiğim karaltılar var.
Yaklaşınca kumsalın orada bir burun yaptığını ve benim balıkçı teknesi
zannettiğim karaltıların da kumsalın arkasındaki sazlıklar da otlayan ve
kumsalda güneşlenen İnek sürüsü olduğunu görünce kendime yuh dedim.
Dümeni sancağa kırarak kumsalın oluşturduğu
bunu geçtiğimde Gülpınar barınağının mendireği göründü. Gülpınar barınağı
Gülpınar köyüne 5 km
uzakta sakin sessiz ve hiçbir tesis bulunmayan bir barınak. Barınakta birkaç
balıkçı teknesi ağlarını onarıyor. Bunun dışındakiler de top oynuyor.
Kendime teknede bir kahve yaptım. Saat 15.00 kalmak mı zor gitmek mi zor? Kahvemi içtikten sonra barınaktan çıktım ve artık net olarak görünen baba burnu ve Midilli adasına doğru ilerlemeye başladım.
0 yorum: