Didim Tekağaç burnuna dün demirlediğim koydan yaklaşık 2 saatte gelmiş ve geceyi burada geçirmiştim. Güllük Körfezini geçmek için 10 ve 11 temmuz sabahları hava bana göre uygun. Daha sonra bir hafta boyunca esecek olan batı ve kuzeybatılı rüzgarlarda körfezi geçmek Devekuşu için adeta imkansız olduğunu bir önceki paylaşımımda belirtmiştim..
Ayrıca hafta sonuna doğru gelmesini beklediğimiz ikinci torunumu da İstanbul a giderek görmek ve tekrar geri dönene kadar da Devekuşu nu emniyetli bir yerde bırakmak istiyorum. Güllük körfezini dolaşmak belki hoş ve güzel olacak ama uygun bir yer bulamazsam sıkıntı yaşayabilirim. Bunun için bazı yerleri dönüşe bırakmakta fayda olabilir diye düşünerek Gümüşlük e gitmeye karar verdim.
Güllük körfezi de tüm Ege de olduğu gibi öğlenden sonra esen batı rüzgarları nedeniyle çok dalga kaldıran bir bölge. Bu nedenle henüz güneş doğmadan saat 5:00 te yola koyuldum. O saatlerin standart havası doğudan esen çok hafif rüzgarla ama aslında makine gücüyle 175 dereceye rota tuttum.
Bir saat sonra güneşin ilk ışıkları ortalığı aydınlatmaya başladığında Didim arkamda kalmıştı. Rotamı navioniks tan kontrol ettim. 175-180 arasına dümen tutmam gerekiyordu. Pruvamda bu rota da hiçbir şey görünmüyordu. Her zaman olduğu gibi yaklaştıkça ve güneş biraz daha yükseldiğinde ufukta belirecek kara parçalarından daha rahat kerteriz alabilirdim.
Hava birden kaldı ve dünden kalan havanın etkisindeki soluganlar Devekuşu nu sakin bir salınımla etkilemeye başladı. Bumbayı ortaya alarak lastikle kastım. Güllük körfezinin ortalarına yaklaştım. Haritadan incelediğim kadarıyla buralarda bir yerlerde Yunan karasularına girme ihtimali vardı. Küçücük bir ada (Farmakonisi) nedeniyle iki burun arasında düz rota takip etmek neredeyse tüm egede imkansızdı. Yunan karasularına girsem de bunun kısa bir süre ve mesafe için olacağından nezaket bayrağı çekmedim. Bir terslik olsa karşıdan gelen bir tekne görsem iki dakikada Türk karasularına geçmek mümkündü.
İlerledikçe ve güneşte yukarı çıktıkça ufukta puslu bir görüntü oluştu. Yalıkavak burnu olmalıydı. Tekrar navioniks ten kontrol ettim ,tahminin doğruydu. Batıdan başlayan hafif rüzgar Devekuşu na muhtemelen 0,5 ila 1dm katkıda bulunuyor olmasına rağmen yandan gelen kaba dalgaların etkisiyle yapacağı salınımdan kurtarıyor ve daha konforlu bir seyir imkanı sunuyordu. Kendime kerteriz olarak ufukta çıplak kaya parçası gibi görünen, yaklaştığımda Yalıkavak ın beton siteleri olduğunu anladığım tepeyi seçtim.
Yaklaşık üç saatlik yol yaptıktan sonra yalıkavak beton siteleri ve onun ardında İnceburun belirginleşti. Ardından Büyük kiremit adası belli belirsiz seçilmeye başladı. Haritaya göre iskelemde Küçük kiremit adasını görmem lazım ama denizde şekilleri anlamayı beceremediğimden adayı dibine gelmeden göz le algılayamadım. Navioniks i internet paketimden ve şarj dan çok yediğinden sürekli açık tutmuyorum. Arada açarak kesinleştiremediğim yerleri kontrol ediyorum. İstanbul da çaresini buldum. Tablete yükleyerek çevrimdışı harita yükledim ve artık internetsiz kullanabileceğim.
Büyük kiremit adasının arkasında görülen Çavuş adasını gördüğümde iskeleye dönüp Gümüşlük koyu na girmem gerekiyor. Bu arada internet gurubundan tanıdığım arada telefonla görüştüğümüz Tayfun Kabaran ı aradım. İskelemdeki üzerinde bayrağın dalgalandığı burundan mı dönüyoruz diye sorarak teyit aldım. Bayrakla Tavşanadası arasından gireceksin dedi ve beni tavsan adasının arkasındaki döküntüler hakkında uyardı. Tatlı tatlı eserek bana hız kazandıran rüzgarı da arkama alarak koya girdim. Koyun içinde rüzgara kafa vererek ana yelkeni indirdim. Mizanaya döndüğümde Tavşan adasına doğru kaydığımı fark ederek motora yol verdim. Mizanayı indirmek çok kolay çünkü indirmiyor direğe sarıyorum.
Lokantaların önündeki bir balıkçı teknesine aborda oldum. Karaya çıkıp kahvaltımı yaptım ve Tayfun kaptanın önerdiği koyun dibindeki ağaç iskeleye yöneldim.
Koy kıyıdan sonra birden derinleşen bir kuyu gibiymiş. Derinlik 20 metre ve dibi balçık mış. Genelde tekneler baştan demir atarak kıçtan kara kayalara bağlanıyor yada ortaya demir atıyorlar. Ben uzun kalacağımdan fiziki durumumunda etkisiyle karaya çıkabileceğim bir rıhtım veya iskeleye bağlanmak zorundayım. Koyun sonundaki tahta iskelede iki boş yer vardı.
Kıçtan büyük demiri atarak baştan bağlanmayı planladım. Arada geçen zamanda rüzgar şiddetini arttırmış standart meltem başlamıştı. İskelede yeni bağlandığını tahmin ettiğim teknesini neta eden daha sonra adının Gökhan olduğunu öğrendiğim birine rastladım. Bana yardım etmesini rica ettim. Yanına bağlanabileceğimi söyledi. Demir atmak için dikkatli olmamı, ortada tonozların zinciri olduğunu demirin ona takılmaması için biraz kıyıya yakın demir atmamı söyledi. Bu arada rüzgarın etkisiyle aşağıya kaydım. Tekrar yol vererek ilerledim. Kendimce uygun bir yere demiri bıraktım ve iki küçük tekne arasına girebildim. Gökhan ın teknesine aborda olamamıştım. Gökhan baş ipini alarak tahta iskeleye bağladı. İnce ayarları yapmak bundan sonra kolaydı.
Rüzgar batı kuzeybatı esiyordu. Attığım demir tutmuş gibi görünmesine rağmen n olur ne olmaz diye Gökhan ın teknesinden koltuk aldım. Kıçtan attığım demiri kontrol ettim tutmuştu. Baş halatlarının boylarını ayarlayarak tekneyi neta ettim.
11 Temmuz günü öğlen saatlerinde Gümüşlükten ayrılarak İstanbula gitmek için Tayfun un aracıyla bodrum otogarına geldim. Gece sabaha karşı İstanbul a vardım. Gerekli ziyaretleri tamamladıktan sonra 17 Temmuz Salı günü Gümüşlüğe geri döndüğümde iskeleye bağlı baş halatının biraz kasılmış olduğunu ve ben yok iken yapılan bu iş nedeniyle mi yoksa benim bağlamamda bir eksiklik olduğundan mı Devekuşu nun burnu tahta iskeleye sürterek boyasının kazındığını tespit ettim.
Bu hafta Gümüşlükten ayrılarak Gökova körfezine geçmek istiyordum. Önümde benim çıkabileceğin uygunlukta hava sadece bir gün vardı. 18 temmuz günü. Ardından tekrar sert esmeye başlayacak. Eğer Bodrum civarında uygun bir yer bulamazsam birkaç gün demirde kalmam gerekeceğinden yola çıkışımı erteledim.
Teknelerinde iki yaşındaki kızlarıyla beraber yaşayan genç bir çift var. İstanbul u terk ederek borç harç aldıkları first 32 yle buraya gelmişler. Murat içi dökük olan teknesini bir yıldır onarmaya çalışıyormuş. Karaya çıkmak için küçük bir bot kullanıyorlar. Onları ilk gördüğüm gün gitar çalıp şarlıkar söyleyerek eğleniyorlar dı.
Devekuşu ndaki yedek küçük çapayı atmak için Murattan yardım istedim. Botla çapayı uygun bir yere bıraktı. Şimdi iki yerden tutabiyorum Devekuşu nu. Baştaki kazınan boya hizasına bir patlak usturmaca koydum. Şimdi iskeleye vursa bile hasar büyümeyecek ve teknenin içinde olduğum için ben de hemen müdahale edebileceğim.
Gümüşlük köyü (mahallesi) bir kilometre kadar yukarıda. Deniz kıyısındaki lokanta ve çay bahçelerinin olduğu bölüme yalı diyorlar. Deniz kıyısı Gümüşlük yalısı, Bitez yalısı gibi. Yerleşik halkın ekonomik yapısını bilmiyorum ama gelen kişiler iki ayrı sosyoekonomik gurup ve bunu hemen anlıyabiliyorsunuz. Koyun güney tarafındaki oteller restoranlar daha pahalı ve oralarda kalanlar üst gelir gurubuna yakın, koyun içinde kalanlar çadırlarında tatil yapmayı tercih eden gençler, öğrenciler veya biraz daha ekonomik tatil yapmak isteyen guruptan oluşuyor. Bunlar geceleri ateş yakarak şarkılar söyleyip eğleniyorlar.
Koyun sonuna aynı zamanda benim bağlandığım tahta iskeleye giderken bir patika yol var. Bunun dışında bir seçenek yok. Patikaya denize girmeden geçemiyorsunuz. Denizin sıfır noktasına yapılmış olan ve şu anda pansiyon olarak kullanılan evin önüne gelince denize adım atıp , evi geçtikten sonra patıkaya ulaşabilirsiniz. Bundan sonra ineklerin altında otladığı ağaçlık bir alan var. Kafama takılan , imar barışından yararlanarak yasal hale gelme olasılığı olan bu ev , kıyı kenar kanununu ihlal etmiyor mu olacak. Neyse .
Kıyıdaki marketlerden alışveriş yaparsanız biraz pahalı. Daha ekonomik alışveriş yapmak isterseniz bir km ilerdeki köye minibüsle giderek zincir marketlerden alışveriş yapabilirsiniz. Belediyenin işlettiği çay bahçesindeki fiyatlar normal seviyede . Yakınındaki çay bahçeleri bu fiyata uymak zorunda kalmışlar ama uzaklaştıkça diğer restoranlarda fiyatlar uçuk olabiliyor.
Burada boş boş oturmak yerine minibüs ile civarı gezmek istedim ve önce Bodruma gittim. Bodrum yat limanını belediye işletiyormuş. Üzerinde belediyenin kulubesi olan bir pantona bağlı küçük tekneler ve alışveriş için teknelerden gelen botların geçici bağlandığı bir yere rasladım. Yürüyerek içeri girdim. Bekçi kulubesinde kimse yoktu. Bilgi alabilmek için belki görevli biri gelir diye oturup bekledim. Gelen giden olmadı. Bir sigara içimi zaman geçirdikten sonra kalktım. Kos adası ve diğer Yunan adalarına sefer yapan teknelerin acentelerinin bulunduğu noktaya doğru ilerlerken motorsikletle gelen bir belediye görevlisine rastladım. Nereden bilgi alabileceğimi sordum. Beni acentelerin yanındaki ön büroya yönlendirdi.
Belediye nin ön büro çalışanlarından Fatih Bey e teknemi ve kendimi tanıttım. Burada bir gece kalabilme şansımın olup olmadığını ve fiyatın ne olacağını sordum. Fiyat 79. Tl çünkü 20 m2 üzerinden hesaplıyorlar. İşlemi böyle yapmasalar Devekuşu nun gerçek metrekaresine göre ödemem gereken rakam 28 tl olacakmış. Fatih bey fiyatlarının çok ucuz olduğunu söyledi. Küçük tekneler için sırada 400 tekne varmış ancak ayırdıkları kontenjan sadece 80 tekne imiş. Bu tür uygulamaları marinalarda görüyor ve onlar ticari işletme amaçları kar maksimizasyonu diyoruz. Belediyeler hizmet kurumları değil mi? Belediyelerin mantığını anlayabilmiş değilim.
Gelmişken Bodrum kalesini ziyaret edeyim dedim. Ancak retorasyondaymış ve geri dönmek zorunda kaldım. Bu işlere neden turizm sezonunda başlanır veya turizm sezonuna kadar neden bitirilmez?
Ertesi gün Yalıkavak ı ziyaret ettim. İyi ki Yalıkavak ı pas geçerek Gümüşlüğe gelmişim. Yalıkavakta rüzgar daha sert ve dalga kaldırıyor. Bir tarafta marina diğer tarafta balıkçı barınağı var. Demirde kalmak için tekneler karşı kıyıyı kullanıyorlar.
Artık barınaklardan kooperatiflerden bahsetmek istemiyorum. Hatta Devekuşunda imkanım olsa ihtiyaç temini için alışverişler dışında bir yere bağlanmak ta içimden gelmiyor. Ancak şimdilik Devekuşunda bunu uygulamam için yeterli olanak yok.
Artık barınaklarda duyduğum şu laflardan çok sıkıldım.
-abi oranın sahibi var.
-oraya tekne gelecek şimdi denizde
- burası paralı ama
Bunları söyleyenler genelde oradaki ne sıfat taşıdıklarını anlayamadığım kişiler. Bugüne kadar böyle bağlandığım hiçbir yere tekne gelmedi, bir veya ikisi dışında hiçbir kooperatif görevlisi de elinde fiyat tarifesi ve makbuzla gelmedi. Gelenler kafalarından bir fiyat söylediler, yani ne koparırsak mantığı.
Gümüşlüğe ilk bağlandığım akşamüzeri bir botla yanıma gelen adının İhsan olduğunu söyleyen kişi bağlandığım tahta iskelenin paralı olduğunu söyledi. Ben yarın kooperatife uğrayacağım dedim. Tamam dedi ve ayrıldı.
Ertesi gün İstanbul a gittiğimden uğrayamadım. Daha sonra elimdeki kayıtlara baktım burada kooperatife teslim edilmiş bir barınak veya barınma yeri yok. Kooperatif veya birileri buraya iskele yapmış ve buradan ne tutturursak mantığıyla para topluyorlar. Bu konulardan o kadar usandım ki sormak dahi içimden gelmiyor.
Dün İhsan gene gelerek senin demirin ortadaki tonoz zincirine takılmış dedi. Olur mu olur. Yada çekilerek taktırılmış olabilir mi? İkinci ihtimalin olmamasını diliyorum. Neyse. Onu kurtarırım sen merak etme dedi ve ne zaman çıkacaksın diye sordu. Pazartesi sabah erken dedim. Faikin gayfesine çay içmeye oturduk. İhsan bu iş kaça patlayacak dedim. İşte tüpü, tüpün havası, sana bağlanmayı da dahil edelim 300 tl dedi. Sonunda 150 tl ye indi. Ama çapa 50 tl dediğimde kendi maliyetlerinden , yaşam zorluklarından bahsetmeye başladı. Pazar günü Devekuşu nun demirini kurtarmayı deneme kararı aldık. Bu kişi kooperatif başkanının kardeşiymiş.
Pazar günü Devekuşu nun demirini kurtarmayı deneme kararı aldık.edek çapa için Tayfun kaptana sordum. Tayfunun tarif ettiği hurdacıya giderek çapa baktım. Sanırım 70 tl ye alınabilir. Bugün Tayfun la beraber çapa bakacağım. Takılmışsa yedek bir çapam olur. Yok denizdeki çapayı kurtarsam bile ikinci bir yedek çapa ileride takılma ihtimallerine karşı faydalı olacaktır.
Önceki gezilerimde pek demirde kalmamama rağmen bu gezide uygun yer bulduğumda karaya çıkmadan demirde kalmayı tercih ediyorum. Bunun devamı için küçük bir bot edinmem lazım,birde hava basacak minik kompresöre.
Bugüne kadar yakın çevreme hep yelkenli tekneler denk geldi. Hiçbirinden yüksek sesli müzük veya gürültü duymadım. Bu akşamüstü(20 temmuz 2018) çapa bakmaktan dönüp Devekuşu na gittiğimde bir yelkenli hanse bir de azimut magandayatı havuzluğumun dibinde gördüm. Buraya kadar sıkıntı yok her şey normal. İş hava kararınca değişti. Yüksek sesli müzik başladı. Magandayatın havuzluğunda bir genç hanım ve erkek ön sevişmelerine başlamış. Birinin kaptan olduğunu tahmin ettiğim üç kişi de havuzluğun köşelerine nöbetçi asker edasıyla dikilmişler. Bu tür teknelerde çalışmak zor olsa sanırım.
Bu arada Tayfun kaptan oğlu can ile birlikte Devekuşu nu ziyaret ederl Deniz kokan Sohbetlere renk kattılar.
23 Temmuz pazartesi gününden sonra hava Devekuşu için uygun hale geliyor ve bu uygun durum şimdilik Perşembe gününe kadar devam edecek gibi görünüyor. Hava durumu tahminlerinde Haldun Sevel günlük hatta saatlik olarak bana yardımcı oluyor. Gümüşlükten Pazartesi sabah erkenden saat 5:00 gibi çıkmayı planlıyorum. Sadun Boro ustanın rotasını becerebildiğim ölçüde takip ederek Gökova körfezini dolaşacağım.