Hoşköy
Hoşköy Balikçı Barınağı
Yelkenlerimi
Uçmakdere den tekrar açarak yönümü Marmara adasına çevirdim. İlk tramolamda sancak tarafıma
baktığımda uçmakderenin çınar ağaçlarını uzaktan seyrederek ilerledim. Gaziköy önlerine geldiğimde hava kaldı. Tık
yok.
Hidea ya müracaat. Hoşköy barınağına
girerken barınaktan çıkan balıkçılar sığlıklar hakkında uyardılar. Barınağa
girerken iskele fenerine yakın gitmek gerekiyor. Küçük bir pet şişeyi uyarı
için sığlığa bağlamışlar ama o pet şişeyi gördüğünüzde ( tabii ki
görebilirseniz) kuma oturmuş olursunuz.
Girişte tam karşıma gelen barınak çay ocağının
önüne bağlandım. Tekneden çıktım daha çay ocağına girmeden hava patladı. Toz ve
naylon poşetler tavada uçuşuyor. İyi ki Gaziköy önünde hava beklememişim, yoksa
şu anda dışarıda olacaktım. Bu mevsimde rüzgârlar oturmamış. Nereden eseceği
belli olmuyor.
Hoşköy, Uçmakdereye geldiğimden bu yana
sık sık gittiğim. Evin inşaatı sırasında
çalışmak için eleman bulduğum bir belde. Dolayısıyla yabancılık çekmediğim,
tanıdığım yüzlerin çoğunlukta olduğu. Oturup sohbet edebileceğim arkadaşlarımın
olduğu bir yer. Kooperatif başkanı Cem çay ocağında oturuyordu. Bağlandığım
yeri işaret ederek burası müsait mi diye sordum. Akşam balıktan dönenler in
sesinden rahatsız olmazsan bence sıkıntı yok dedi. Ama istersen karşıdaki gır
gır teknelerine aborda ol, burası lodosta sallar oraya geçersen daha az
sallanırsın dedi.
Balıkçılar hava kararırken attıkları ağlarını
saat 21.00 sularında toplayıp birer birer dönüyorlar. Ağlarına takılan
yengeçleri rıhtımdaki betonda kırarak ağlarını temizliyorlar.
Ağları toplamaya geç kalındığında, yengeçler
ağdaki balıkları yiyorlarmış. Ayrıca yunuslar dan çok şikâyetçiler. Yunuslar
ağlarını parçalayarak zarar veriyorlarmış.
Rüzgâr şiddetini arttırınca sarma sistemi
tam çalışmadığı için sıkı sarılmayan flok arasına hava alarak şişmeye, ses
çıkartarak sallamaya başladı. Rüzgâr rıhtımdaki tozları kaldırıyor, havada
uçuşturuyor. Flok mandarını gevşeterek floku aşağı aldım ve teknenin üzerine
bağladım.
Barınaktaki kahveye gittim. Oturup kendime
bir çay söyledim. Telefonumun şarjı azalmıştı. Ocaktaki prize taktım. Hafta
sonuna kadar buradayım. Zamanımı Faruk ustanın sarma sistemim için yapacağı
rulmanlı sistemi bekleyerek geçireceğim. Daha ileriye bu sıkıntıyı çözmeden
gitmek istemiyorum. Hafta sonuna kadar
buradayım. Yarın Uçmakdere ye giderek banyomu yapar ve sallanmayan yatakta
uyurum. Daha tekende sallanarak uyumaya tam olarak alışamadım. Sabah uyanıp
karaya çıktığımda kendimi hala sallanıyor gibi hissediyorum.
23 Mayıs
Çarşamba
Sabah bakkaldan iki yumurta aldım. Bugün
kahvaltıda bir değişiklik yapmak istedim. Yumurta haşlayacak kabım yok. Yanıma
aldığım bir boş boya kutusuna deniz suyu koyarak haşladım. Yumurta, domates, zeytin, peynir ve sallama
çay. Bugün ki kahvaltım oldukça zengin.
Minibüsle Hoşköy den Gaziköy e geldim.
Oradan da otostopla Uçmakdereye. Evin önünde indiğimde hava bulutluydu. Bahçede
özellikle çileklerin olduğu yerdeki otları temizledim. Üst kademedeki güllerin
altında olan otları da üstünkörü olsa da temizledim. Akşama sulamayı düşünüyordum,
yağmur başladı ve ben sulamadan yağmur tüm bahçeyi sulamış oldu.
Sabah Hoşköy e döneceğim. Devekuşu ndan
fazla ayrı kalamıyorum.
24 Mayıs
Perşembe
Sabah köye çıkarak fırıncının gelmesini
bekliyorum. Fırıncı Hoşköy den her sabah 7.30 da gelerek köye ekmek getiriyor
ve tekrar Hoşköy e dönüyor. Onu kaçırırsan Hoşköy e otostop dışında ulaşma
şansım yok. Hoşköy e geldiğimizde lodos devam ediyordu.
Devekuşu nun yanına geldiğimde baş
makarasının sancak tarafında bir çatlak dikkatimi çekti. Kenara eklediğim çıta
açmıştı sanki. Tekirdağ da bir gün demirim taradığında devekuşu başını beton
rıhtıma vurmuş. Ben orada olmadığım içinde ne kadar süre devam etti bu rıhtıma
kafa atması bilemiyorum. Ondan mıdır yoksa baştankara yanaşırken hızı tam
ayarlayamadığım için birkaç sefer sert yanaşmıştım, ondan mıdır bilemiyorum.
Devekuşu nu şu anda bulunduğu yerden alıp
tam karşı tarafa bağlarsam daha rahat olacak ve daha az sallanacak gibi
görünüyor.
Tekirdağ limanda ziftten kirlenen bordaları
temizlemek için kahveciden fırça istedim.
Ne mümkün. Ayrıca Hoşköy barınağındaki su da tekneden daha kirli. Olacak
gibi değil.
Özkan Gülkaynak üstadın Mürefte barınağında
yaşadığı tatsız olaydan dolayı Mürefte barınağına uğramamaya karar verdim.
Kendimce protesto etmiş olacağım. Bu nedenle Mürefte ye karadan gittim. Gitmişken Uçmakdere de ki evin emlak
vergisini de ödedim. Hala kendimi yola çıkmış gibi hissetmiyorum.
Mürefte nin arka sokaklarını dolaştım. Daha
önce neden dolaşmamışım ki. Rumlardan kalma eski binalar yıkılmak üzere. Ara
sokaklarda dolaşırken bir şarap imalathanesinin önünden geçtim. Aker
şarap imalathanesi. Eski binayı restore ederek çok şık bir yer yapmışlar. Mesut
Bey imalathanenin bir bölümünü müze haline getirmiş. Gaziköy
şaraplarından imal edilen bir beyaz bir de kırmızı şarap hediye etti. Birini
Saroz da diğerini de Ayvalıkta içmek üzere başaltına yerleştirdim. Mesut bey de
küçük bir tekne ile gezi yapmayı planlıyormuş. Hayallerini gerçekleştirmesini
diliyorum.
Mürefte den minibüse binerek Hoşköy e
geldim. Bu gece teknede yatacağım. Devekuşu Hoşköy barınağında çok kişinin
dikkatini çekiyor.
25 Mayıs Cuma
Bu sabah saat 7.00 de fırıncının ekmek
dağıtım arabasıyla Uçmakdereye geldim. Çamaşırlarım kurumuş. Teker teker
katlayarak valize yerleştirdim. Daha sonra köye kadar yürüdüm. Laptopu da yanıma almıştım. Kahvede internete
bağlanıp maillerime baktım.
Daha sonra Faruk ustayı aradım. Benim
parçaları hazır etmiş bile. Yarın sabah Barbaros a giderek alacağım. Faruk
Ustayla yarın sabah Barbaros balıkçı barınağının kahvesinde buluşacağız.
Eve geldim ve tüm cihazları; telefon, lap top,
şarjlı kafa lambasını şarj ettim. Asıl yolculuk yarından sonra başlayacak.
Hazırlıklarım tam olmalı. Eğer yetişebilirsem yarın öğlenden sonra Hoşköy den
ayrılır Şarköy’e varabilirim. Hava durumu da müsait görünüyor. Rüzgâr 10-12 knot
yağış yok. Tekirdağ- Hoşköy arası yaklaşık 20 deniz mili. Normal şartlarda 1
günde yapılabilecek yol. Ancak ben 1 haftadır hala sadece 20 dm yol geldim.
Evden; tarhana, zeytinyağı, kızartma için fındık
yağı, deterjan, plastik bardak, çatal, kaşık ve ceviz alarak torbama koydum.
Bahçedeki çilekler de kızarmıştı. Çilekleri toplayıp bir buzdolabı poşetine
koydum.
Saat 15.00 otostop ya da Tekirdağ dan dönüş
yapan Gaziköy dolmuşlarıyla gitmeyi düşünüyorum. Çantamı alıp yola indiğimde
yağmur çisemeye başladı. Geçen araçlara işaret ediyorum ama kimse durup
almıyor. Gaziköy dolmuşu geldi maalesef dolu, diğer dolmuşun arkada olduğunu
onda belki yer bulabileceğimi söyledi. Yağmur şiddetlendi ben yolun kıyısında
ahmak gibi ıslanıyorum.
Boşuna yol kenarında ıslanmaktansa eve
çıktım. Nasılsa dolmuşun geldiğini karşıdan görebiliyordum. Tepeden aracın
geldiğini gördüğümde yetişecek kadar zamanım var.
Köyün öğrenci servisi köye doğru çıktı.
Dönüşte beni Gaziköy e kadar alma ihtimali yüksek. Tekrar aşağıya yola indim.
Minibüs gelmiyor. Eminim köyde oyalanıyor. Bende ıslanmaya devam ediyorum.
Uzaktan minibüs göründü. El ettim. Beni aldı ve Gaziköy e kadar geldim.
Gaziköy e geldiğimde Şarköy yönüne gidecek
son aracın saat 18.00 de hareket edeceğini ancak daha gelmediğini söylediler.
Kahveye gittim. Osman amca bahçede oturuyordu. Kahvenin işletmesini almış.
Biraz eskilerden bahsettik. Ne de olsa o civarda ben de eski sayılırdım. 2006
dan bu yana gelip gidiyordum. Saat 18.00 de minibüs geldi ve Hoşköy e döndüm.
Çantamı ve getirdiğim malzemeleri tekneye
bıraktım. Yarın Barbaros’a gitmek için iki yolum vardı. Şarköy, oradan Tekirdağ
ve Barbaros ya da Gaziköy e giderek oradan her sabah aksatmadan Tekirdağ a
giden dolmuşlarla. Her ikisinin de parasal yükü aynı. Gaziköy dolmuşlarını
işleten Mustafa ya telefon ettim. Sabah 7.30 da hareket edeceğini istersem
Hoşköy e gelerek beni alabileceğini söyledi. Eğer 7.30 da orada olmazsam beni
almadan gitmemesini söyledim.
Akşam Balıkçı barınağının kahvesinde sohbet
ediyoruz. Devekuşu ile İzmir’e gideceğimi söylediğimde hemen herkes hayret
ediyor. Çiftçilik yapanlar domuzlardan balıkçılık yapanlar yunuslardan şikâyetçi.
Denizde balık kalmadığını söylüyorlar. Nedeni de trol ve kirlilik. Hemen herkes
aynı şeyi söylüyor. Denizleri korumak lazım diyorlar. Pekâlâ, herkes bunun
bilincindeyse neden hala denizlerimiz kirli.
26.Mayıs
Cumartesi
Sabah erkenden uyanıp, flok sarma
sistemindeki parçaları söktüm. Yanıma birkaç cıvata da alarak fırına gittim.
Fırının ekmek dağıtım aracı benim de servis aracım olmuştu.
7.30 da Gaziköy deydim. Mustafa arabasının
yanında Tekirdağ yönüne müşteri bekliyor. Cumartesi olduğu için Tekirdağ a pek
giden yok. Dolmuşta sadece iki kişiyiz. Eğer öğlen gibi geri dönecekse beni de
Barbaros tan almasını bu neden le arada haberleşmemizi kararlaştırdık Mustafa
ile. Barbaros a balıkçı kahvesine geldim. Kahvaltı yapmamıştım. Çay ve poğaça
ile kahvaltımı yaptıktan hemen sonra Faruk usta geldi. Hazırladığı parçayı
getirmiş.
Ben kestamit parçanın alt ölçüsünü 16 olarak vermiştim.
Ama bendeki parça 17. sıkı sıkıya girer mi diye denedik, çok sert bir malzeme
olduğundan maalesef. Bunun için biraz daha aşındırma yapılması gerekiyormuş. Barbaros’tan
direk atölyeye gidecek araç yok. Faruk usta bir arkadaşına telefon etti ve motosikletle
gelen arkadaşı ve Faruk usta her iki parçayı da alarak gitti. Motosiklette bana yer olmadığından ben
kahvede bekledim.
Yarım saat sonra geri döndüler. İstediğim
parça hazırdı.
Faruk ustayla vedalaştık. Borcumu sorduğumda
olmaz öyle şey diyerek tersler gibi yaptı. Sadece işçilik değil malzeme de
kullanmıştı. Teşekkür ettim ve vakit kaybetmeden yola çıktım. Tekirdağ a
geldiğimde Mustafa yı aradım ama daha işlerinin bitmediğini saat 13.00 ten
sonra gideceğini söyledi. Uçmakdere ve Gaziköy yönüne o saatte başka araç
olmadığından Şarköy minibüsü ile Şarköy e geldim. Şarköy de biraz minibüs
bekledikten sonra gelen minibüse binerek Hoşköy e geldim.
Sarma sistemimi yerine monte ettim ve
denedim. Harika çalışıyordu. Yelken sistemimdeki en büyük sıkıntı çözülmüştü. Birazdan Hoşköyden ayrılarak Şarköy e hareket edeceğim.
Tarihi Hoşköy Feneri
0 yorum: