Ören-Burhaniye



  Barınaktan ayrıldıktan sonra önceden harita üzerine belirlediğim rotaya dümen tutarak ilerledim. Körfez içinden açığa doğru gelen kaba dalgalar Devekuşu na çok fazla baş kıç yaptırıyor buda ilerlememi zorlaştırıyordu. Kaba dalgaları kafadan almamak için yönümü Karaburun a çevirdim. Karaburun’a yaklaştıktan sonra yelkenden vazgeçerek rotamı doğuya çevirdim ve kıyıya mümkün olduğunca yakın seyrederek Bağlar burunu hizasına geldim.




    Sancak tarafımda çürümeye terk edilmiş otele benzeyen bina ve yarım kalmış inşaat hurdalarını, güzelim zeytinliklerin içine zeytin ağaçlarının katledilerek yapıldığı açıkça belli olan yazlık siteleri mecburen seyrederek bir saat sonra Ören barınağının iskele sancak fenerlerini gördüm.

    Neuro Marin Deniz Bey e telefon ederek geldiğimi bildirdim. Deniz Bey ve Olcay Bey rıhtımda bağlanacağım yeri gösterdiler. Motorun stop etmesinden korkuyorum. Hızlı girdiğimi ve motorun stop etmesinden korktuğumu söyleyerek Devekuşu nu baştan karşılamalarını rica ettim. Motoru boşa aldım, stop etmedi. Tornistan, ileri, boş gayet güzel çalışıyor. Demek ki karada bekleyenleri gördü ve korktu. Baş ipimi alarak bağladılar.






   Karaya çıktım. Neuro Marin de Deniz Bey in eşi ve minik kızı ile tanıştım. Olcay Bey in eşinin ikram ettiği çorba, yaprak sarması, kabak dolması, yoğurt ve meyveden oluşan menü ilaç gibi geldi. Olcay Bey, eşi ile beraber her sabah ve akşam balığa çıkıyorlar.
   Biraz sohbet etikten ve dinlendikten sonra, Ören şehir merkezine oradan da ileride görünen çam ağaçlarıyla kaplı olan Çamlık adı verilen yere yürüdüm. Yürürken geçtiğim sokaklarda hemen her evin bahçesinde birkaç meyve ağacı mutlaka var. Binalar iki katı geçmiyor. Tam benim özlediğim yapılaşma. Umarım bozulmadan bu şekilde kalır.
   Akşam Deniz Bey in yemek davetinden sonra tekneye döndüğümde saat 23 olmuştu.

11. Haziran. Pazartesi
Devekuşu Örende sağlam ellerde. Kızım Ankara dan gelecek ve ben bu gece İstanbul’a gitmek istiyorum. 11.45 otobüsüne bilet aldım.
12-18 Haziran
  İstanbul. İstanbul işte.
Gece 00.20 otobüsü ile İstanbul dan hareket edeceğim.40 dakika gecikmeyle gelen otobüs boğaz köprüsündeki çalışmalar nedeniyle 02.40 ta ancak Ataşehir den çıkabildi. Yani Alibeyköy_Ataşehir arası 2 saat 20 dakika . Allah sabır ihsan eylesin İstanbulda yaşamaya zorunlu olanlara. Zorunlu olmayanlarda bira da olsa mazoşistlik var.
19. Haziran. Salı
   Öğlene doğru Burhaniye ye vardım. Otobüs şirketinin servis aracıyla Ören e gelerek elimdeki torbalar ve İstanbul dan aldığım şemsiye yi Devekuşu na bıraktım.

  Neuro Marin e gelip oturdum. Kısa bir süre sonra içeriye bir aile girdi. Şahin bey ve eşi. Şahin Bey Devekuşu nun hikâyesini Almanya dan takip ediyormuş. Çok hoşsohbet bir bey. !0 metre boyunda bir motorlu teknesi var. Tekne ile İstanbul a gelmek ve oradan Karadeniz e çıkmayı planlıyor.
  Mustafa Bey, emekli bir hekim. Kendi saç teknesini 7 yıl gibi bir sürede bitirmiş ve Örende yaşıyor.
  Emre Bey, 6,5 metre katamaranında yaşamakta o da katamaranı kendisi yapmış. Ve Volkan; kendine bir yelkenli yapmak istiyor. ADB sınavına girip amatör denizci belgesini almaya çalışıyor. Denize çıktığında Mustafa Bey e yardımcı oluyor.
  Tümü çok dost insanlar. Onları ve diğer dostları tanımak bile bu geziye çıkmaya değer.
   Çantamı Neuro Marinde bırakmıştım. Ben yokken poyraz çok şiddetli esmiş. Deniz Bey ve Oktay Bey Devekuşu nun başı rıhtıma vurmasın diye usturmaçalarla destekleyip açmazları sağlamlamışlar. Buna rağmen baştaki usturmaçanın bir ipi kopmuş. Tekneye çantamı bıraktıktan sonra karaya çıkarken usturmaçayı bağlamak için eğildiğimde t-shirtümün cebine koyduğum cep telefonum ile anahtarlar cuppp diye bir ses çıkararak denize yumuşak bir dalışa geçti. Telefonun dibe inişini seyretmek dışında bir şey yapamadım.
    Dalıp telefon ve anahtarları çıkaracak bir babayiğit arıyorum. Aklımıza Volkan geldi. Burhaniye deymiş. Bir saat sonra gelecek.
   Volkan gelince bir defada telefonu ve anahtarları çıkardı. Telefonu çeşme suyu ile yıkadım. Parçalarına ayırıp kuruması için bıraktım. Sim kartı çıkarıp yedek telefona taktım. Kart çalışıyor.

20 Haziran Çarşamba
   Poyraz çok şiddetli esiyor. Liman içinde bile kuzucuklar var. Neuro Marin de her zamanki sohbetlerimizi yaparak zaman geçiriyoruz. Deniz Bey kendine bir tekne yapmak istiyor. Spray 27 veya 28
  Günüm tekne, Neuromarin ve çay bahçesi üçgeninde geçiyor. Çay bahçesinde oturduğum yerden devekuşu na bakıyorum. Rüzgâr şiddetini iyice arttırdı. Aradaki sağanaklar rıhtımdakileri uçuracak gibi. Yelkenin üzerine sardığım koruyucu bez uçacak neredeyse. Gidip iki yerden daha bağladım.
   Rüzgâr sağanakları 30 knot civarında. Yerimden kımıldamaya korkuyorum.

21 Haziran Perşembe
   Olcay beyin teknesindeki mevcut yelken sistemini geliştirmeyi düşünüyoruz. Öğlen saatlerinde Pelitköy civarında satılık birkaç yazlık ev ve arsa baktık. Akşamüzeri ise beraber balığa çıktık. Topu topu üç tane uskumru tutabildik. Ama gerçek uskumru.

22 Haziran Cuma
  Saat 7.45 te uyandım. Rüzgâr hala aynı şiddetiyle esiyor. Şu andaki telefonum internet sıkıntısını tam olarak çözemiyor. Sadece modem olarak kullanabiliyorum.
  Rutine oturan günlerden. Neuro marin, çay bahçesi, tekne.
  Ayvalıktaki motor servisinin telefonunu Mehmet Bey bildirdi ve randevulaştık. Umarım yarın çıkabilirim.
   Küçük yerlerdeki yabancı işletmeci sıkıntısı burada da var. Daha önce Uçmakdereden bildiğim ve Assos ta da duyduğum gibi. Sürekli uğradığım çay bahçesini emekli bir öğretmen işletiyor. Yıllarca Ören de öğretmenlik yapmış ve tanınıyor olmasına rağmen.
  Çay bahçesinde garsonluk yapan Emre, Eskişehir den çalışmak için Ören e gelmiş. Deniz ve teknelere meraklı bir genç.
   Yarın çıkacağımı zannettiğim için, Akşamüzeri ben yokken Olcay beylerin attığı yedek demiri aldım. Havuzluktaki karışık halat ve malzemeleri topladım. Üç domates iki biber ve yüz gr peynirle rakımı içiyorum.
   Gece rıhtımdaki palmiyeleri ışıklandırmışlar. Oldukça güzel bir görüntü var rıhtımda. Tam bu arada iki tekne yanımda bağlı Olcay Bey’in teknesine binen siyah bir kedi gördüm. Işıklandırılmış palmiyeler hoşuma gitmişti fotoğraflamak istedim. Elimdeki makine gece çekimlerinde pekiyi netice vermiyor. Birkaç denemeden sonra fotoğraf çekmekten vazgeçerek havuzluktaki rakıma devam etmek için arkamı döndüğümde peynirin yok olduğunu ve kedinin benim tekneden yandaki tekneye geçerek bana dalga geçer gibi baktığını gördüm.

   Nedir bu kedilerden çektiğim. Kumbağ da poğaçalarımı, Bozcaada da balığımı Burada da peynirimi kaptılar.

23 Haziran Cumartesi.
   Sabah 7.00. rüzgâr aynı hızla esmeye devam ediyor. Bugün de çıkamıyorum anlaşıldı. Olcay Bey köpeğini gezdirmeye çıkmış. Çaydanlıkta su ısıtarak havuzlukta beklettiğim banyo suyunu ılıtmaya çalışıyorum. İki gündür duş almıyorum. Olcay Bey kahvaltıya davet etti.
  Bu gün de Örenden ayrılamayacağım kesin gibi. Gerçi aynı rüzgârın Bağlar altı mevkii ni geçtikten sonra kaldığını ve Ayvalık tarafının sakin olduğunu söylüyorlar ama ben cesaret edemiyorum.
   Olcay Bey kahvaltıyı hazır ettiğini telefon ederek bildirdi. Kahvaltının ilginç lezzetlerinden biri zeytinyağlı börek. Börekçi kendi mahsulü olan zeytin ve zeytinyağını değerine satamadığı için kendi börek imalatında kullanıyormuş. Mükellef bir kahvaltı hazırlamış Olcay Bey.
   Kahvaltımız bitmek üzereyken Deniz Bey yanında bir genç ile beraber geldi. Gelen genç Deniz Bey in bana daha önceden bahsettiği kendi teknesini yapmak isteyen Bahadır. Burhaniye yelken kulübünde yelken yapıyor. İki tesadüfü bir arda görüyoruz. Birincisi Bahadır Tekirdağ daki bölge yarışlarında kulübüyle beraber gelerek yarışmış ve beni oradan hatırlıyordu. İkincisi, Bahadır ın ağabeyi Berk ile İstanbul dan Ören e gelirken aynı otobüste gelmiş ve feribotta sohbet etmiştik. Ve kardeşinin yelken yaptığından bahsetmişti. Tesadüfün iğne deliği.

  24 Haziran Pazar
    Motor uzun zamandan bu yana çalıştırılmadı. Bu sabah çalıştırarak biraz olsun hareket etsin istiyorum. Çalıştırdığımda rölanti de stop etmemesi güzel. Daha önceden şişirmeden beklettiğim iki usturmaçayı da alıp Deniz Bey in yanına gittim. Usturmaçaları bıraktıktan sonra zeytinyağlı peynirli 250 r börek alarak çay bahçesinde kahvaltımı yaptım.
   Deniz Bey ile yeni tekne planlarından bahsederek neredeyse akşamı yaptık. Akşamüzeri ben rakıyı aldım, Olcay Bey de balıkları pişirerek salatayı hazırladı. Olcay Bey in teknesinde rakımızı içerek balıklarımızı yedik.

25 Haziran Pazartesi
   Bugün rüzgâr daha az. Hava durumu raporları yarın havanın sakin ama çarşambadan sonra gene sertleşeceği yönünde tahminde buluyorlar. Yarın hiç rüzgâr olmasa da Ayvalık a geçmeyi istiyorum. Gerekirse tüm yolu motorla giderek depodaki pis benzinin bir bölümünden de kurtulmuş olacağım.
   Su ikmallerimi tamamladım. Duş almak için de bir su ısıtma torbası ve ucuna takılmış fıskiyeden oluşan bir sistem ve sertifikalı bir can yeleği de alarak tekneyi yola hazırladım. Yarın sabah yola devam. Düşündüğümden çok karada kaldım


0 yorum: