Ve Nihayet İZMİR



13 Temmuz Cuma
   Sabah 5:00 te uyandım. Henüz gün ışımamış. Balıkçı tekneleri teker teker motorlarını çalıştırıyorlar. Pat pat pat. Motorunu çalıştıran tekne o günkü kısmetini aramak için barınaktan çıkarak denize açılıyorlar.
 Rasgele.
   Kahvemi yaptım. Tansiyon ilacımı aldıktan sonra ben de motorumu çalıştırdım. Baş ipimi çözdükten sonra tutmayan 2 kg lık demirimi kolayca aldım. Bu demiri çözerek yeni 6 kg lık demirimi bağladım. Önce radansayla bağlamayı düşündüm ancak nasılsa en fazla bir veya iki durağım kalmıştı. İpi demire ızbarço bağlayarak oturağın altına yerleştirdim. Ben barınaktan çıkarken bir balıkçı teknesi içeri giriyordu.
   Dip otluk. Sığlıklara takılmamak için biraz açığa çıktım.

                                        

                                        

         Güneş kendini göstermeye başladı. Birkaç dakika sonra da kıpkırmızı bir güneş yükseliyordu.


   Uzun ada ile burnun arasındaki fenere doğru ilerliyorum. Deniz çarşaf gibi. Burnu döndükten sonra sancağımda Menteş olacak.







                                                                      Menteş



Bu günün ilk hayal kırıklığı Menteş teki beton yığınları. Bugün yelken yok, yolu tamamen motorla gideceğim. İzmir e vardığımda motoru Damla Marin e yollayarak tam anlamıyla bir bakım yapacağız. Depodaki benzini dökmek zorunda kalabiliriz hiç olmazsa sarf ederek daha az yakıt kaybı yaşayayım. Depodaki yakıt İzmir e ulaşmama yeter.
   İskelemde Özkan Gülkaynak ın kitabına koyduğu resimlerden hatırladığım adalar var. Sancağımda Çeşme altı . Çeşme altı bugünün ikinci büyük hayal kırıklığı oldu. Ben bahçeli , tek veya iki katlı ağaçlar içinde bir yerleşim yeri beklerken karşıma çıkan manzara kıyılarımızın ne kadar bozulduğunu haykırıyordu.


                                             Karantina adasının arka tarafı ve Palmiyeler



Bu arada Urla da barınağın çok kalabalık olduğu ve 5 metre tekne için ayda 600 Tl istendiği haberi de Urla ya uğramadan devam ederek , hazır Güzelbahçe de bulunmuş yere doğru yöneltti.
   Urla yı bordaladığımda karşımda karantina adası nı gördüm. İzmir körfezinin fotokopi haritasına baktığımda karayla arasında   bir köprü mü yoksa bir sığlık mı olduğu anlaşılmıyor. Fotokopi haritam beş adet A4 ten oluşuyor ve Foça dan bu yana katlana katlana yıprandı. İlerlediğimde Karantina adası ile kara arasında bir köprü olduğu belirginleşti.
   Dümeni iskeleye kırarak adanın arkasına dolaştım. Adanın arka tarafı ağaçlık. Sıra  sıra palmiye ağaçları. Karşımda haritadan sivritepe olduğunu tahmin ettiğim yükselti görünüyor. Gene haritadan Güzelbahçe limanının ilerde olduğunu anlıyorum. İki barınak görünüyor . Ama hangisi birinci, hangisi ikinci liman.




   Karantina adasının kuytusunda onlarca balıkçı teknesi var. Çapari yapıyorlar. Denizde rastladığım teknelere yol sormaya alışıkım nasılolsa. Balıkçı teknelerinden birine yaklaşarak adres sordum. Aşağı ilerle bir kule göreceksin orası dediler. Bu kule de Sivrice de gördüğüm kulelerden olsa gerek.Kuleyi gördüğümde liman girişini de gördüm. Limanda boş bir yere bağlanarak barınak sorumlusu Galip bey i sordum. Galip bey ve 3 kişi oturmuş sohpet ediyorlar. Tekirdağ dan geldiğimi ve kendisine geleceğimin bildirildiğini söyledim. Haberi yokmuş.
    Galip Bey ile Barbaros Beyi telefon la görüştürdüm. Bu arada beraber sohbet edenlerden İsmet Bey konuyu hatırladığını ancak benim Gülpınar dan geleceğim söylendiği için Tekirdağ dan gelecek kimseyi beklemiyorlarmış.Neticede konu aydınlandı. Bana yer gösterdiler. Liman ağzına yakın bir yerde denize çakılmış iki demir parçasına bağlandım.

                                                  Güzelbahçe de Bağlandığım yer

                                        


Burada iki ay kalmayı planlıyorum. İki ayın sonunda Devekuşu nu burada yüzer halde bulabilmek imkansıza benziyor.
   Bu mevsim de dönüşe geçmek kuzeyli rüzgarlar hakim olduğundan neredeyse tamamen motorla dönmem demek. Ciddi bir yakıt sarfiyatı sözkonusu olacak. Şimdi İstanbul a gidip Eylül ayında tekrar İzmir e gelmek ve geri dönüşü sonbaharda yapmak mantıklı olan ve benim planım da bu şekilde ama, Devekuşu bağlı olduğu yerde ne kadar güvende olur bilemiyorum. Benim Eylül ayına kadar İzmir de kalmam demek motorla dönmekten daha büyük bir harcamayı beklerken yapmam demek olacak. Buna da emekli maaşım elvermiyor.
   Cem abi ile mevsimsel hava koşullarını tekrar gözden geçirdik. Olması gereken sonbaharda yukarı çıkmak ama diğer şartları düşündükçe canım sıkılıyor.
    Diğer bir yol da Devekuşu nu karadan Marmara da bir yere götürüp oradan geziye devam etmek. Bu nokta Çanakkale olabilir mesela.
    Devekuşu nun motor sponsoru Damla Marin i arayarak İzmire geldiğim haberini verdim. Mehmet Bey arayarak nerede olduğumu sordu. Güzelbahçe Ziraat bankasının önünde Mehmet bey ile buluştuktan sonra Devekuşu nun bağlı olduğu yere bereberce geldik.
    Konuşmamız sırasında Devekuşu nu karadan Marmara ya götürme fikrimden bahsettim. Maliyetler açısından ve Devekuşu nun bağlı olduğu yeri de gördükten sonra bu fikrin doğru olduğunu Mehmet Bey de onayladı. Marmara da bir yere gidilecekse Tekirdağ a götürmek daha makul olabilirdi. Tekrar bakımlarını yaparak Marmara denizinde geziye kaldığım yerden Eylül ayında devam edebilirim. Şimdi önemli olan nakliye firmalarından alınacak taşıma fiyatları. Gelen fiyatlara göre Tekirdağ mı yoksa Çanakkale civarında bir yer mi?
    İlk gelen fiyat İzmir den Tekirdağ a 1100 Tl+kdv . Bana çok geldi.Atma çekme harcamalarıyla beraber 1500 Tl yi bulacak. Gerçi iki ay burada kalsam en az 2000 Tl harcayacağım. Devekuşu ile denizden Marmara ya gitmek en iyi ihtimalle bir ayımı alacak çünkü hava koşulları durmadan gitmeme müsaade etmeyecek. Bu şeklide de  yakıt hariç 1000 tl gibi bir masraf söz konusu. Yakıtı pek dert etmiyorum. Yakıt desteği veren Erol Akçam bu konuda hiçbir şeyi dert etmememi her seferinde söylüyor. Karar bana kaldı. Tabi birde nakliyeciden gelen fiyata.
    Bu arada motoru bakım için Damla Marin e götürdük. Motoru sökerken dümen palasını da söktüğümüzde palanın aldığı şekli görünce özellikle Foça dan sonra yaşadığım dümen dinlememe sıkıntısının nedenini de anlamış oldum. 

                                                     Eğrilmiş olan dümen palam


    Akşama kadar barınak çay ocağında oturarak vakit geçirdim. Eğer karadan gideceksem armayı sökmem gerekecek. Limanın yanında duş alabilme imkanım var. Duşu mu aldım. Rahatladım. Barbaros Bey telefon ederek nerede olduğumu sordu. Telefon ile defalarca görüşmüştük ama yüz yüze tanışmamıştık henüz. İş çıkışı uğrayacağını söyledi.
    Barbaros Bey geldiğinde teknedeydim. Devekuşu baştankara bağlı olduğu için havuzluğa geçme sıkıntısını Barbaros Beyde yaşadı. Daha sonra Güzelbahçe den ayrılarak  beraber Urlaya gittik.
    Urla nın girişinde arkeolojik bir kazı yapılıyor. Burada 6000 yıllık bir zeytinyağı fabrikası kalıntısı bulunmuş. Urla limanını gezdikten sonra şirin bir kafeteryada karşımızdaki karantina adasını seyrederek havanın kararmasını izledik.




                                        
                                             Urla girişindeki kazı alanı 6000 yıllık zeytinyağı tesisi
                                                                               Urla

                                                        Barbaros Yalçın ve ben

Gece 23 te Güzelbahçe ye döndüm. Teknenin içi hala sıcak. Yanımdaki teknelerdeki balıkçılar takım hazırlıyorlar. Tüm balıkçılar Tekirdağ dan bu ya tam bir ağız birliği içinde denizde balık kalmadığından şikayetçi. Kaporta kapağı açık yattım uyudum.

    14 Temmuz Cumartesi
   Sabah gün ışımadan balıkçı motorları çalıştı. Pat-pat-pat……
Biraz daha uyumak istiyorum. Teknenin içi ısınmış bile herhalde saat 10 oldu diye düşünürken saate baktım , daha saat 7:00. yandık.
   Saat 9: gibi Mehmet Ada  geldi. Salı günü Tekirdağ a gidecek bir kamyon varmış. 750 Tl+ kdv ye nakliye işini halledebileceğimizi söylediğinde şaşırmadım desem yalan olur. Gelen tekliflerin yarısı.
   Bence uygun du. Nakliyeciye kabul ettiğimizi haber verdik. Salı günü için hazırlıklarımı tamamlamam lazım. Arma yı sökme ve tekneyi sudan almak için vinç ayarlama işleri var. Önümde de 3 gün var. Galip Bey vinç işini kolayca ayarlanabileceğini söyledi. Sadece kamyonun geliş saatini kesin öğrenmememiz lazım. Üzerimden bir yük kalktı gibi.
     Koca gün burada oturup ne yapacağım. Gelmişken bir yerleri göreyim. En azından bugün Ildır a gidebilirim. Mehmet Bey beni Urlaya Ildır minibüslerinin geçtiği kavşağa kadar bıraktı.

0 yorum: