25- Babakale Balıkçı Barınağı Çanakkale- Ayvacık

Gülpınar kooperatif başkanı ile tanışıp, biraz bilgi aldıktan sonra saat 17 gibi avara oldum. Rüzgar çok az ve gideceğim yol sadece 4 mil civarında olduğundan ana yelkeni açmaya üşendim. Mizanayı biraz olsun denge yapar diye açtım, yaptı da. Rüzgar çok zayıf ve dünden kalan soluganlar 180 e gitmezseniz ciddi sallıyordu.
Uzaktan Babakale burnundan hızla gelen bir deniz taşıtı gördüm. Önce motoryat sandım, ama daha sonra sahil güveblik olduğunu anladım. Azıcık rüzgarla mizana yelkenini doldurmak için değişik gidiş açıları deniyordum. Bazen iskele bazen sancağa ısrarla kaçıyordum ki rüzgarı az da olsa alıp fazla sallanmayayım.
Uzakten gelen teknenin sahil güvenlik olduğu yanıma yaklaşınca anlaşıldı. Ben onun dümen suyundan oluşacak dalgasından korunmak için sancak yapmaya hazırlanırken sahil güvenlik botu gaz kesti ve görevliler çıkarak güvertesinde belirdi. Belki telsizden anons etmişlerdi ama bende telsiz yoktu ki. Bana geldiklerini anladım. Mizana yelkenini sardım. Onlara doğru yöneldim. Yaklaşık 6 veya 8 büyük usturmaçayı askerler botun yanına dizdiler. Yanaştım aborda oldum. Onlarının halatları kalın olduğu için kendi halatlarımı verdim bağlandık.
  Merhabadan sonra evraklarımı istediler. Hangisi diye sordum. Geminin evrakları dedi genç bir astsubay. Bağlama kütüğünü ve ADB yi içerden aldım. Birde kimlik dedi Adb dışında bir kimlikmi dedim evet dedi. Nufus çüzdanımı verdim. Kıç taraftaki asker halatı iyice kasmıştı. Benden yüksek olduğu için kasıyordu. Biraz salmasını söyledim iki santim saldı. Botun güvertesine gelen astsubay oğlum iyice boşla deyince halatı çözdü bir metre civarında kaloma verip bağladığında kasma bitti.
  Kontol rutin mi diye sordum . astsubay evet dedi. Bence rüzgar yakalamak için iskele sancak ne yaptığını bilmezcesine gitmem onları kuşkulandırmış olabilirdi. Tabiî ki kontrol hakları.bir ara evraklarımı alan astsubay güverteye çıkarak bana baktı. Şapkamı ve gözlüğümü çıkararak yüzümü daha net görebilmesi için yardımcı olmaya çalıştım.
  Güvertedeki diğer astsubay nereden geldiğimi sordu. 23 nisanda Tekirdağdan yola çıktığımı söyledim. Ooo çok zaman dedi. Ben küçük tekne olduğumu 10 knottan daha yüksek havalarda çıkmamamaya özen gösteriyorum dedim. Bozcaadada 10 gündür hava bekliyorum dedim. Tekneyi kendin yapmışsın galiba dedi. İşte bunu gözlemiyle mi yoksa teknenin kaydında beş yıl satamazsınıgördüğü için mi anlamıştı onu çözemedim.  
  Ne tarafa yolculuk diye sordu. Hataya kadar gitmeyi hayal ediyorum dedi. Aman iskenderundan dön dedi. Ben oraya varana kadar iki yık geçer savaş biter diye fikrimi söyledim. Şimdi nereye dedi. Bu akşam babakalede kalacam yarın hava bana uyarsa gene devam edecem dedim.
Seyir fenerilerimi sordu. Boyum 5.75 dedim. Yok onun için sormadım dedi. Gece zaten gitmiyorum dedim. Balık tutuyormusun  diye sordu. Hiç işim olmaz bi kere denedim, iğneler ıskota halatına dolandı ondan bu yana canım çekerse tutanlardan alıyorum dedim. Yedek bayrağım olup olmadığını sordu. İki tane var dedim. Senin bayrak biraz yıpranmış dedi. Haklısın Babakalede ilk iş onu değiştirecem,  yedek bayrağı görmek istermisin dedim. Yok gerek yok. Değiştirsen iyi olur dedi.
Başka bir yani üçüncü bir astsubay elinde bir defterle çıkarak ikamet edresimi  ve telefonumu sorarak elindeki deftere yazdı ve bana imzalamakiçin verdi.deftere baktım hasar ve bişi yazıyordu. Kısa farlarımı taktım. Ne hasar dedim. Bizim kontrolu size hasar vermeden yaptığımızı  onaylamanız gerekiyor dedi. Kısaca okudum. Yapılan kontrol sırasında devekuşu 2 teknesine hasar falan verilmediğini onaylarım gibilerden bişiler yazıyordu.imzaladım. defteri verdim. Bana evraklarımı geri verdiler.iyi seyirler dediler. Ben de iyi çalışmalar dedim.
  Kıç halatımı çözen asker elinde kakıçla kontrolu sağlamaya çalışıyordu. Baştaki askere halatı güverteye at dedim. Astsubaya da ben tornistan ayrılacam siz lütfen gaz vermeyin dedim. Tamam dedi. Ben ayrılıp onların dümensuyundan çıkana kadar tamyol yapmadılar. Daha sonra onlar görevlerine(?) ben Babakaleye doğru yoluma mizana yelkenimi açarak devam ettim. Böylece ilk defa bir sahil güvenlik kontrolu geçirmiş oldum.



  2012 de Babakale sırtlarında ormanın içine yapılmış olduğunu gördüğümde üzüldüğüm tatil sitesi sayısı maalesef artarak iki kocaman site olmuştu. Babakale kalesinin üstündeki eski yeldeğirmenini ve kaleyi seyrederek ilerlerken mizana yelkenimin beni soluganlarda sallamaması da ayrı bir lux oldu. Sallanmadan Babakale Balıkçı barınağına girdim. Tam karşı rıhtıma bağlandım. Girişteki lodosa açık alandı burası.



  Hemen kooperatif binasına giderek yetkili aradım. Kimse yoktu. Balık kasası taşıyan iki kişi gördüm ve onlara sordum. Bu saatte kahvededirler dediler. Peki telefonlarını biliyormusunuz? Biliyorsanız bana verirmisiniz dedim. Kooperatif yöneticisi Erdal Bey in telefonunu aldım ve aradım. Babakalede olmadığını ama telefonda barınak hakkında merak ettiğim her şeyi sorabileceğimi söyledi ve sorularımı  yanıtladı.
  Barınağın girişinde derinlik -7 metre Karşı rıhtımda -4 metre, iç liman olarak ayrılan yerde -4 , çekek tarafında ise -1,5 metre civarında. Rıhtımlarda elektirik ve su var. Kooperatif aslında doğal işlevi olan balık satışı da yapıyor. Babakale balıkçı barınağına çerce bakanlığının atık kabul tesisi yapılmış. İlerleyen zamanlarda mavi kart boşaltma işlemleri yapılabilecek.

  Lodosa açık olan barınak için yetkililer dışarıdaki kum kesme mendireğinin uzatılması veya doğudaki kayalığın önünden bir mendirek yapılmasını talep ediyorlar. 



0 yorum: