Karaburun Yeniliman
Beni korkutan veya başka bir deyimle ürküten bazı yerler olmuştur. Nedenini teknik olarak izah edemesem de bazı burunları geçmekten ürküyordum. Bunlardan biri 2012 de ilk Devekuşu ile olan gezide geçtiğim Foça Aslan burnu dur. Bu sene ise beni ürküten üç yer var. Karaburun, Çeşme ve Knidos. Ne hikmetse de genelde korktuğum yerlerde değil diğer yerlerde zılgıtı yemişimdir.
Haziranın son haftası rüzgar Devekuşu na göre sert esecek. Ya Saipaltı nda bir hafta daha kalacak ya da yeni limana geçerek orada havanın geçmesini bekleyecektim. Yeniliman, aldığım duyumlara göre daha korunaklı bir limandı. Saipaltında soluganlarla sallanarak kalmak yerine Pazartesi sabah erkenden çıkarak 6 dm uzaktaki Yeniliman a gitmeye karar verdim.
Cem Liman dan Yeniliman da tanıdığı varsa kalınacak bir yer olup olmadığını sormasını rica ettim. Limana girince tam karşıda cami nin hizasında karaya çıkmış olan bir balıkçı teknesinin yerine girip bağlanabileceğim haberi geldi. Altı denizmili mesafeyi dört saatte alarak Karaburun Yeniliman a vardığımda bahsedilen yerde Cem ağabeyin oğlu Alihan beni bekliyordu. Gösterilen yere yanaşarak bağlandım.
Her barınağa varışta mutad hale gelen çay faslını bitirdikten sonra tekneye geçerek ortalığı toplamaya başladım. Denizden çektiğim su ile güverteyi yıkadıktan sonra kendime bir kahve yaparak oturdum.
Limanın mendirek hizasından gelen, yanıma geldiğinde kendinin kooperatif başkanı olduğunu söyleyen kişi ile ayaküstü konuşmaya başladık. Hoş geldin, nasılsın?,kaç gün kalacaksın? nereden gelip nereye gidiyorsun? fasıllarından sonra; buraya gelecek tekne denizde seni başka bir yere alsak diyerek iki saat önce boş olduğu söylenen yerden çıkmak zorunda kaldım. Kısa rıhtım üzerine bağlanmış olan büyük balıkçı teknesine aborda oldum.
İki gün geçmesine rağmen önce bağlandığım yere hiç kimse gelmemişti. Kahvede çay içerken kendisine '' hani oraya denizdeki tekne gelecekti hala kimse gelmedi diye sorduğumda; ben onun bakıma çıktığını unutmuşum, senin yeni yerin daha iyi sen orada kal'' diye yanıtladı. Bu tür olaylar neden hep beni buluyor? yoksa hemen herkesin başına benzer şeyler geliyor mu? bilemiyorum. Önceden sorulmadan rastgele gelip bağlansam anlayacağım. Ki artık genel olarak neresi boş neresi doludur biraz olsun anlıyorum. Rıhtımda bırakılan ağlar, rıhtımdan denize uzanmış halatlar, tonoz şamandıraları girerken daha insana bir şeyler söylüyor. Neyse...
Yolda gelirken, motordan dümen palasına bir döngerle sabitlediğim, palayı döndürdüğümde motorun da dönmesini sağlayarak, manevra kabiliyetimi arttıran mekanizma gevşiyor, bende onu elle sıkarak devam ediyordum. 17 anahtarım yoktu ve elimdeki ingiliz anahtarı da dar olan o alanda çalışmıyordu. Üzerine bordoladığım balıkçı teknesinin çalışanları kıyıda ağlarını sezona hazırlıyorlardı. Ellerinde onyedi anahtar olup olmadığını sordum. Bana oldukça büyük bir takım çantasını vererek hangisi işine yararsa kullan dediler. Gerçekten buraya geçmem iyi olmuştu. Bahsettiğim mekanizmanın önüne birde kontra somun ilave ederek sıktım. Ancak en kısa zamanda bir onyedi anahtar almam gerekiyordu.
Yenilimana geleli beş gün olmuş,geçen sürede kooperatif başkanıyla sohbet eder, esnafı tanımaya nereden buz alınır, hangi kahvenin çayı daha iyidir öğrenmeye başlamıştım. Hava sıcak olduğundan teknede tentenin altında da olsa durulmuyor, zaman bir şekilde kahvede gölgede, akşamüzeri gün batmadan önce ise bordoladığım balıkçı teknesinin üzerinden oltalarını atarak limandan balık tutmaya gelenlerle sohbetle geçiyordu.
Hava durumu tahminlerine göre hafta sonu hava daha mutedil olacaktı. Cumartesi günü Çeşme, pazar günü de Alaçatı Sığacık arasında bir yerlerde kalabilirim diye düşündüm. 30 Haziran Cumartesi günü güneşle birlikte korktuğum ikinci geçide, Çeşmeye doğru yola çıktım.
Haziranın son haftası rüzgar Devekuşu na göre sert esecek. Ya Saipaltı nda bir hafta daha kalacak ya da yeni limana geçerek orada havanın geçmesini bekleyecektim. Yeniliman, aldığım duyumlara göre daha korunaklı bir limandı. Saipaltında soluganlarla sallanarak kalmak yerine Pazartesi sabah erkenden çıkarak 6 dm uzaktaki Yeniliman a gitmeye karar verdim.
Cem Liman dan Yeniliman da tanıdığı varsa kalınacak bir yer olup olmadığını sormasını rica ettim. Limana girince tam karşıda cami nin hizasında karaya çıkmış olan bir balıkçı teknesinin yerine girip bağlanabileceğim haberi geldi. Altı denizmili mesafeyi dört saatte alarak Karaburun Yeniliman a vardığımda bahsedilen yerde Cem ağabeyin oğlu Alihan beni bekliyordu. Gösterilen yere yanaşarak bağlandım.
Her barınağa varışta mutad hale gelen çay faslını bitirdikten sonra tekneye geçerek ortalığı toplamaya başladım. Denizden çektiğim su ile güverteyi yıkadıktan sonra kendime bir kahve yaparak oturdum.
Limanın mendirek hizasından gelen, yanıma geldiğinde kendinin kooperatif başkanı olduğunu söyleyen kişi ile ayaküstü konuşmaya başladık. Hoş geldin, nasılsın?,kaç gün kalacaksın? nereden gelip nereye gidiyorsun? fasıllarından sonra; buraya gelecek tekne denizde seni başka bir yere alsak diyerek iki saat önce boş olduğu söylenen yerden çıkmak zorunda kaldım. Kısa rıhtım üzerine bağlanmış olan büyük balıkçı teknesine aborda oldum.
İki gün geçmesine rağmen önce bağlandığım yere hiç kimse gelmemişti. Kahvede çay içerken kendisine '' hani oraya denizdeki tekne gelecekti hala kimse gelmedi diye sorduğumda; ben onun bakıma çıktığını unutmuşum, senin yeni yerin daha iyi sen orada kal'' diye yanıtladı. Bu tür olaylar neden hep beni buluyor? yoksa hemen herkesin başına benzer şeyler geliyor mu? bilemiyorum. Önceden sorulmadan rastgele gelip bağlansam anlayacağım. Ki artık genel olarak neresi boş neresi doludur biraz olsun anlıyorum. Rıhtımda bırakılan ağlar, rıhtımdan denize uzanmış halatlar, tonoz şamandıraları girerken daha insana bir şeyler söylüyor. Neyse...
Yolda gelirken, motordan dümen palasına bir döngerle sabitlediğim, palayı döndürdüğümde motorun da dönmesini sağlayarak, manevra kabiliyetimi arttıran mekanizma gevşiyor, bende onu elle sıkarak devam ediyordum. 17 anahtarım yoktu ve elimdeki ingiliz anahtarı da dar olan o alanda çalışmıyordu. Üzerine bordoladığım balıkçı teknesinin çalışanları kıyıda ağlarını sezona hazırlıyorlardı. Ellerinde onyedi anahtar olup olmadığını sordum. Bana oldukça büyük bir takım çantasını vererek hangisi işine yararsa kullan dediler. Gerçekten buraya geçmem iyi olmuştu. Bahsettiğim mekanizmanın önüne birde kontra somun ilave ederek sıktım. Ancak en kısa zamanda bir onyedi anahtar almam gerekiyordu.
Yenilimana geleli beş gün olmuş,geçen sürede kooperatif başkanıyla sohbet eder, esnafı tanımaya nereden buz alınır, hangi kahvenin çayı daha iyidir öğrenmeye başlamıştım. Hava sıcak olduğundan teknede tentenin altında da olsa durulmuyor, zaman bir şekilde kahvede gölgede, akşamüzeri gün batmadan önce ise bordoladığım balıkçı teknesinin üzerinden oltalarını atarak limandan balık tutmaya gelenlerle sohbetle geçiyordu.
Hava durumu tahminlerine göre hafta sonu hava daha mutedil olacaktı. Cumartesi günü Çeşme, pazar günü de Alaçatı Sığacık arasında bir yerlerde kalabilirim diye düşündüm. 30 Haziran Cumartesi günü güneşle birlikte korktuğum ikinci geçide, Çeşmeye doğru yola çıktım.
0 yorum: